Posts Tagged faşizm

Das Leben der Anderen – Başkalarının Hayatı

Başkalarının Hayatı 2007’de En iyi Yabancı Film Oscar’ını almış bir film. Birkaç önemli ayırt edici özelliği var. Bunlardan biri, soğuk savaş dönemi Doğu Almanya’sını çok gerçekçi bir biçimde yansıtabilmesi. Özellikle mekan düzenlemeleri, toplum polisinin uygulamalarının anlatılması, Doğu’da yaşayan ama bağımsız batılı sanatçıları izleyen sanatçıların ikilemini yansıtması, ve tabii, gizli servisten sanatçıları izlemekle görevli polisin gün geçtikçe yazara olan hayranlığının artması, ve işiyle vicdanı arasında kalması…

Bizim ülkemizde de aşırı devlet baskısının olduğu zamanlar oldu, insanlar sebepsiz evlerinden alınıp götürüldüler, işkence gördüler. Ancak bu tür bir baskının 40 yılı aşkın bir sürede olduğunu hayal edin. İnsanların bir de üstüne üstlük içinde yaşadıkları diktatörlüğe tapınmalarının istendiği, her şeyin izlendiği bir dönemi… Filmdeki en anarşist tavır, Batı Almanya’da basılmak üzere Doğu Almanya’daki intihar olaylarını anlatan ve yorumlayan bir yazı yayınlanması girişimi… Bugünden bakınca komik geliyor, ancak o dönemlerde tek kopya olarak hazırlanan yazıların kimin kaleminden çıktığının anlaşılması için bile evlere baskılar yapılıyor, yazarlar inanılmaz bir baskıya tabi tutuluyor.

Baskı düzeniyle uzlaşmak da filmin diğer bir hikayesi. Ünlü aktrist Christa Maria Sieland bu ikilemin tam ortasındadır. Bir taraftan güçlü bir politikacı olan bakanın metresliğine mecbur kalmakta, bir taraftan da sevgilisi yazar Georg Dreyman ile birlikte olmaktadır. Bir akşam sevgilisi ona “Gitme!” dediğinde bu ikilemi onun yüzüne vurur. Acaba yazar Georg da, sistemle uzlaşmak için “uyumlu” eserler yazmakta, güç odaklarına şirin gözükmeye çalışmaktadır, bunun Christa’nın bakanın isteklerini karşılamasından ne farkı vardır?

Film gerçek hayatta da burada anlatılanları yaşamış Ulrich Mühe’nin etkileyici oyunu ile kendini çok kolay izlettiriyor. Gerçek hayatta izlenmiş, kendisine kötü davranılmış Ulrich, bu filmin senaryosuna da katkıda bulunmuş. Film sadece Alman sineması değil, dünya sineması için de çok değerli. Baskı dönemlerini anlatan, bunu da gerçekçilik ve drama etkisini de katarak veren harika bir film.

, , ,

Yorum bırakın

This is England – Burası İngiltere

This is England” filmi Thatcher dönemi İngiltere’sinde geçiyor. Bir taraftan Falkland’da savaş sürerken, bir taraftan da İngiltere’deki yabancıların sayısı artmakta… Fonda bunlar olurken, filmde, 12 yaşındaki bir çocuğun başından geçenleri izliyoruz. Önceleri okulda dışlanan çocuk eve yürürken bir küçük tünelde karşılaştığı büyük çocukların ilgisini çeker. Bu grubun elebaşısı Woody onu sever ve korur. Ancak daha sonra ortaya çıkacak olan Combo karakteri işleri değiştirir. Bu hapisten yeni çıkmış adam, 12 yaşındaki kahramanımızın (Shaun) kalbini kazanacak, İngiltere’ye karşı milliyetçi duygularını coşturacak ve ne yazık ki onu olumsuz bir hikayenin kahramanı haline getirecektir.

Bu filmde ilgimi çeken birkaç konu oldu… Öncelikle Shaun kendinden büyük çocuklarla takılmaya başladıktan belli bir süre sonra grup onun saçlarını kazıtır. Shaun’un annesi (filmin gerçekte adandığı kişi olan Sharon Turgoose) saçların bu yeni halini görünce çok kızar, ancak bir sonraki sahnede anne oğulun bu genç grubun takıldığı kafeye gittiklerini görürüz. Bu sahne ilginçtir. Çocuğun annesi, kısa sorularla grubu tanımaya çalışır, oğlunun onlarla olmasından rahatsızlık duymayacağını, ancak saçına dokunmadan önce annesi olarak ondan izin almaları gerektiğini söyler. Fazla samimi Woody, anne dükkandan çıkmadan önce “what’s your name honey?” (adın ne tatlım?) diyecek kadar samimileşir. Kadın sakince uzaklaşır. Düşündüm de bu tür bir diyaloğu gerçek hayatta hayal edemedim, örneğin ben de çocuklarımın arkadaşlarıyla bu şekilde tanışmak isterim.

Bir diğer konu da, faşizmin pençesine aldığı işsiz Combo’nun Shaun’u etkileyişindeki gerçekçilik… Bu sahneler yavaş ilerliyor, olması gerektiği gibi… Önce İngiltere’nin kutsallığından başlayan muhabbet, yavaş yavaş ülkedeki yabancılara düşmanlığa dönüşüyor. Tabii ki Shaun gidişatı kavrayabilecek durumda değil, ancak Combo tamamen saçmaladığında kendine geliyor. Burada insanların milliyetçi duyguları nasıl kolay ayaklandırabildikleri çok doyurucu anlatılmış, sonuçları da kişisel bir hikayeyle birleştirilmiş. Toplumsal sonuçlarını da zaten yakın tarihten biliyoruz.

Film ilginç, tavsiye ederim. Bol küfür, ve bol ajitasyon var haberiniz olsun.

, , , , ,

1 Yorum