Temmuz 2010 için arşiv

Once – Harika bir müzikal

Genel olarak müzikallerle aramız pek yoktur. Çok iz bırakmış, şarkılarını bile ezberlediklerimiz hariç tabii… Sanki bu tür, şarkılar içinde kaybolan filmleri hatırlatır bize… Ana karakterlerini beğeniyorsak, ve filmin sonlarına doğru aşkları ilerleyecekse, aradaki şarkılara da “tahammül ederiz”, mesela “music and lyrics” filminde olduğu gibi… Ama onda da bir romantik komedi formülasyonu vardır, romantizmin ilerleyişini sanki içimizden biliyoruz gibidir.

Once bu tanımların dışında bir film. Son derece sakin ilerliyor. Bir sokak şarkıcısı ile tanışıyoruz önce. Gündüzleri herkesin beğeneceği popüler şarkılar çalarken, gece ilerledikçe kendini de eğlendirmek için kendi bestelerini söylemektedir. İlk 20 dakikasına izin verirseniz, filmin sizi bambaşka noktalara götürebileceğine inanabilirsiniz. Kendi halinde sokak şarkıcımız bir gün yine sokakta gül satmakta olan bir kızla tanışır, adamın söylediği şarkılarla ilgilenmektedir. Kısa bir sohbetten sonra bir bağlantı daha ortaya çıkar, adamımız babasının elektrikli süpürge tamiratı yapan dükkanı dolayısıyla, kızın bozuk ama Dublin caddelerinde sürüklenerek gezebilen elektrikli süpürgesini tamir edecektir.

Kız da piyano çalmaktadır, hatta, piyano satan bir mağaza ona alıştırma yapma şansı vermektedir. (ne hoş!) Oraya birlikte gittiklerinde, kız piyanosuyla ilk notaları çalarken adam hayranlıkla onu izler. Sonra kızın ricasıyla adamımız da son bestelerinden birini patlatır. Bu arada, şarkılar gerçekten harika, boşuna Oscar almamış!

Film sakince ilerlerken, kızın hayatıyla ilgili yeni ayrıntıları öğreniriz. Annesiyle göçmen olarak yaşamaktadır, Çek Cumhuriyetinden gelmiştir, bir kızı vardır, evlidir ama kocası ortada yoktur, sorumluluk sahibidir.

Şarkılar akarken iki temel konuyu izleriz, adamın Londra’ya pazarlamak için kızın desteğiyle profesyonel stüdyoda yapacağı kayıtlar ve bu iki kahramanın birbirlerine ısınmasının bizi nereye götüreceği… Ama dakikalar geçtikçe bu iki konuya da “sonuç” değil “süreç” odaklı bakmaya başlarız, filmin duygu dolu sahnelerini içimize çekebilmek ve şarkılardan zevk alabilmek için…

Ve doğallık, belki bağımsız sinemanın olmazsa olmazı, fakat, böyle filmler bana gerçek hayatların da ilginç olabileceğini, gerçek hayatlardaki umutları, hayal kırıklıklarını ve süreçleri anlatmanın sinemanın değerini daha da arttırdığını tekrar hatırlattı…

Her iki oyuncunun filmden sonra artık oyunculuk yapmayacaklarını, müziğe odaklanacaklarını belirttikleri bu harika müzikali izlemenizi öneririm…

,

Yorum bırakın