Aralık 2010 için arşiv
Film izleme zevkinizi ikiye katlayın!
Geçen pazar Garanti Emeklilik‘in organizasyonu ile, “Film izleme zevkinizi ikiye katlayın” adıyla bir seminere katıldım. Seminer Zeyno Film‘in sahibi Zeynep Özbatur Atakan tarafından verildi. Kendisi Nuri Bilge Ceylan ile çalışan bir yapımcı ve Türk sinema sektöründe uzun yıllardır kendini ispatlamış bir profesyonel. Kendisi sinema ile amatör düzeyde ilgilenen 5 kişiye 4 saat boyunca sinema sanatı, tarihi, ABD ve Avrupa sinema sektörlerinin gelişimi ve farkları, film analizi, kolektif bir iş olarak sinema konularında bilgiler verdi, örnekler ve anektodlar anlattı. Seminerin son bölümünde de Yılmaz Erdoğan’ın “Neşeli Hayat” filminin analizini yaptık hep birlikte.
Bu benim için çok hoş geçen öğleden sonrası sırasında aldığım bazı notları burada paylaşmak istiyorum. Bundan sonra yazacağım yazılarda çok faydasını göreceğime eminim.
Filmler hayatlarımızın bir küçük kesitini verme amacıyla yapılmış sanat eserleridir. Filmi içselleştirmemiz çok önemlidir, bu filmin içine girmemize de yardımcı olur. Ayrıca, yönetmenin bizi ne kadar “kandırabildiğinin” de bir göstergesidir. Bir filmi izledikten sonra sadece beynimizde analiz isteği doğuruyorsa, kalbimize iz bırakmadıysa başarılı sayılmaz. Önerim önce filmin kalbimizde bıraktığı izi takip etmek, sonra analitik yaklaşmak…
Filmin hedefini anlamak başlangıç için güzel bir nokta… Film ne için yapılmış? Amacına ulaşmış mı? Etkileri ilk anda planlandığı gibi mi? Ticari olarak doğru konumlanmış mı? “Gişe” filmiyse başarısı ne düzeyde? Bu sorulara vereceğimiz yanıtlar filmi genel anlamda değerlendirmemize yardımcı olur.
Sonra yönetmenin dünyasına bakmalıyız. Sinema yönetmenin bir sanat eseridir. Tüm içerik, sanat yönetimi, görüntü yönetimi, oyuncular, müzik kullanımı, kurgu, hikaye yönetmenin kontrolü altındadır. Bu bağlamda yönetmenin kendine has & filme has bir dünya yaratmış olup olmadığını izlemek ve anlamaya çalışmak çok değerlidir. Bu aşamada yönetmenin yaratıcılık derecesini ve potansiyelini de değerlendirebiliriz. Özgün ne var? Hikaye nasıl oluşturulmuş? Nerede fark yaratmaya çalışmış? Seyirci ile ilişkisi nasıl? Karakterlerin gerçekliği ne düzeyde? Bu sorular da bizi bir derece ileri götürerek yönetmeni değerlendirmemizi sağlar…
Sonra senaryoya bakalım… Karakterler, olay örgüsü burada devreye giriyor… Özgünlük yine önemli bir kriter. Gerçekçilik, akıcılık, çatışma ve final dikkat edebileceğimiz özellikler ve bölümler. Senaryo saçma mı? Hiç olmaz böyle bir şey duygusuna kapılıyor muyuz?
Bir sonraki aşamada, bu ana kadar söylediklerimizin ışığında oyunculuklara, sanat yönetmenine, müzik ve efekt kullanımına bakabiliriz. Oyuncularla ilgili kişisel değil role ve senaryoya odaklı değerlendirme yapmak önem kazanıyor. Çok iyi oyuncular kötü bir yönetmen ve senaryoyu kurtaramazken, vasat oyuncular iyi yönetildiklerinde çok iyi performans gösterebiliyorlar. Bunun tersi de olabilir, bu bölümü de sinemanın bir yönetmen eseri olduğunu unutmadan değerlendiriyoruz.
Tüm bu ayrıntılar bir yana, film bizi hayattan iki saatliğine koparabilmiş mi, bence bu çok önemli… Hep aklımız ayrıntılara, analize kaymış, biz filmin içine girememiş miyiz? Filmin sonunda bir duygu yoğunluğu yaşamış mıyız? Hayatımızdaki bir sahneye, bir soruna, bir aşka, bir olaya “dokunmuş” mu? Bizi başka hikayelere, başka referanslara götürmüş mü? Paylaşma isteği yaratmış mı?
Sinema dolu günler!